Sonsuzluk benim için ölümsüzlüktür. Kafanızda ölümü hayal edebilir misiniz? Hepimiz bunu biliyoruz ne kadar görmezden gelirsek gelelim inkâr edemeyeceğimiz bir gerçek. Hangimiz ölüm yok diyebilir ki? Ölüm hemen yanı başımızda sırasını bekliyor sadece. O kaçınılmazdır. Tıpkı doğmak, yaşamak, nefes almak gibi.
Ölüm yok
oluş mudur? Yoksa yeniden başlamak mıdır? Çok sevdiğiniz birinin ölüm haberini
aldığınızı düşünün. Eminim bu haber sizi derinden üzer belki ölümü kötü
düşünmemiz bu yüzdendir. Sevdiğimiz insanları bizden aldığı için ölümü hiç
sevmeyiz.
Peki,
neden yanımızdayken değerini bilmiyoruz, değerini bilmemiz için illa ölmesi mi
gerekiyor, illa yokluğunun acısını tatmamız mı gerekiyor? Eğer sevdiğiniz
birileri varsa hala dokunabiliyorken, konuşabiliyorken, gözlerinin içine
bakabiliyorken neden bu yarım kalmışlık?
Yazmak,
sonsuzluk ve ötesidir.
“Kütüphanelerin ölümsüzlüğüne ve
kitapların raflarda duruşuna çocukça inandığım için yazıyorum.”
Orhan Pamuk
Hiç kimse
Orhan Pamuk tamamen yok oldu diyemez. Onlar yazılarını yazarken hiç farkında
olmadan ölümsüz oldular. Bedenleri yok oldu belki ama nefes alan ve aramızda
yaşayan sadece mecburiyetten ‘’insan’’ diye adlandırdığımız varlıklardan daha
çok yaşamayı hak ediyorlardı.
Bazen hafif
bir rüzgâr esintisinde bazen denizin dalgalarında bazen yağmur yağdığında veya
hiç olmadık bir zamanda aklınıza gelir onların bir sözü. Dışarıda hafif hafif
kar yağıyor. Aklımda sadece o galeyan ediyor ve birden dile geliyor Can Yücel;
“Ömür dediğin üç gündür; dün geldi
geçti, yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin bir gündür; o da bugündür.”
Tekrar
tekrar anıyorum onu, toprağa karışan ve yanımızda olmayan bedeni umurumda
değil. Bilhassa seviyorum kalbime dokunan, içimi ısıtan sözlerini. Can Yücel
öldü evet ama ben onu bir kar tanesinde tekrar dirilttim şimdi kim diyebilir ki
Can Yücel yok oldu diye? Hiç kimse.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder